MOLLANEPES

AŞK MÜLKÜNÜN ŞAHI
18. ve 19. Asırlar, Türkmen edebiyatının altın asırları olarak kabul edilmektedir. Edebiyatın ele aldığı meseleler ve ortaya koyduğu çözümlerin muhtevası bakımından da, sanatsallık derecesi açısından da, halk ile ilişkisi göz önüne alındığında da bu asırlar, kendi saf altınlık değerini koruyarak, bugünlerde de örnek olma vazifesini yerine getirmeye devam etmektedir. Bu asırlarda yaşayan şairlerin bazıları yaşadıkları devirde seyyahların, bilim adamlarının çabasıyla dünya okuyucuları tarafından tanınmaya başlamıştı. Büyük bir kısmının Türkmenistan sınırlarından çıkamamasının sebebi ise, onların şiirleri değil, şans eseri bir seyyahın onların eserleriyle karşılaşmaması ve 20. asırda edebiyat araştırmalarımızın gevşekliği olmuştur, dersek, çok doğru bir meseleye temas etmiş oluruz. Yaşadığı zamanda ve geçtiğimiz asırlarda Türkmenistan dışında pek tanınmayan bu şairlerimizden biri de Mollanepes’tir.
18. ve 19. asırlar bazı açılardan benzerlik gösterseler de, birbirinin fotokopisi değildir. Ama 19. asır Türkmen edebiyatı, 18. asrın varisidir diyebiliriz. Özellikle de Mahtumkulu’nun edebî mirası 19. asır şairlerinin üniversitesi olarak hizmet etti. Söz üstadının tesiri, az ya da çok 19. asır şairlerinin hepsinde göze çarpmaktadır. Bu tesir, Mollanepes’te daha açık bir şekilde hissedilmektedir. Bu durumu, şair kendisi de “Gönlüm” adlı şiirinde dile getirmiştir. Başka türlü de olamazdı zaten, üstattan ders alıp, onun üslubundan tamamen ayrılmak mümkün değildir. Aynı zamanda 19. asır Türkmen şairlerinin her birinin kendine mahsus sitili ve edebiyata katkısı olduğu gibi, bu asrın edebiyatının da kendi meseleleri, kendi şekilleri ortaya çıkmıştır. Bu asırda günlük hayatla ilgili meseleler edebi eserlerde daha geniş bir şekilde kendine yer buluyor, halk yaşayışına daha derinden inceleniyor, muhteva daha da netleşiyor, ilahî düşünceler ile dünyevî fikirler eskisine göre daha bütün hale geliyor, halk edebiyatıyla yazılı edebiyatın akrabalığı daha da yakınlaşıyordu. Kısacası, bu yüzyılda yaşayan zihinler, 19. asır edebiyatını da altınla kaplamayı başarmışlardır. Bu tür kuyumcularının biri de Mollanepes’tir.
Mollanepes’in hayatı ve edebi mirası ile kısaca tanışalım. Edebiyatçılar tarafından, Mollanepes’in 1810 yılında Türkmenistan’ın Merv şehrinde ya da Seraks Kalesinde doğduğu tahmin ediliyor. Şairin babasının adı Kadirberdi imiş. Devrinin en bilgili adamlarından biri olduğu için isminin önüne molla lakabını da eklemişler. Molla Kadirberdi’ye, kısaca Molla Karaş da derlermiş. Mollanepes’in, Agacık Bagşı, Ödekberdi, Hakberdi adlı kardeşleri varmış.
Mollanepes, henüz çocukken, zekâsı ve kavrama yeteneğiyle kardeşleri ve akranları arasında sivrilmiştir. Babası Kadirberdi, gelecekteki şairin eğitim ve öğretimine özellikle dikkat etmiştir. Köy mektebinde okutulan derslerden başka, kendisi bizzat ilgilenip, Mollanepes’in dünya görüşünün olgunlaşmasına büyük katkıda bulunmuştur. O devrin Türkistan’daki en seçkin medreselerinin biri olarak kabul edilen Buhara medresesinde öğretimine devam edip, bir süre Özbekler arasında yaşamıştır. Şiirlerinde karşılaşılan bazı Özbekçe kelimeler bu okuma sürecinin neticesidir.
Şair, medreseyi tamamlayıp, Merv’e döndükten sonra, çocukları okutmak ve toplumun dini hizmetlerini yerine getirmekle meşgul olmuştur. Aslında, şairin adının Molla kısmı onun mesleğinden kaynaklanmaktadır. Gerçek adı, Nepesberdi olmalı. Babası gibi şairin mollalığı öne çıkıp, adının “bedri” kısmının düşmesine sebep olmuştur. Şair eserlerini “Mollanepes” ve “Nepes” adlarıyla yazmıştır.
Mollanepes, genç yaşlarda âşık olup, sevgilisi ile evlenmek bahtına ulaşan az sayıdaki klasik şairlerin biridir. Şairin, sevip, evlendiği kızın adı Bostantaç imiş. Onlar bütün ömürlerini mutlu bir şekilde geçirmişler. Mollanepes’in sevgi bahtiyarlığı birçok şiirlerinde ve “Zühre-Tahir” destanında edebi beyanını bulmuştur. Şairin Bostantaç’tan, Resul ve Muhammedrahim adlı oğulları olmuştur. Muhammedrahim de şairdir. Şairin neslinin çoğu bugün de Merv vilayetinde yaşamaktadır.
Ömür boyu, kara güçlerden ve savaşlardan nefret edip, sevgi ve saygı ile yaşamayı nasihat eden Mollanepes, sonunda nefret ettiği şeyin kurbanı oluyor. O, 1861 yılında eli kılıçlı vatan savunmasına çıkıp, Merv savaşına katılıyor, savaşta ağır yaralanıp, 1862 yılında da vefat ediyor.
Mollanepes, Türkmenler arasında “Aşk Mülkünün Şahı” ismiyle meşhurdur. O bu lakabı hak etmiş bir şairdir. Çünkü onun eserlerinin büyük kısmı insanın tabii duygusu olan sevgiden bahsetmektedir. Diğer klasik şairlerin aşk hakkındaki eserlerinden farklı olarak Mollanepes’in aşkı anlattığı eserlerinde romantik karaktere sahip olan bahtiyar sevgi yaşamaktadır. Şair hatta Zühre ile Tahir’in sevgisinin de trajik halde bitmesine kıyamayıp, onları bu dünyada bahta ulaştırmayı kendi borcu saymıştır ve öyle de yapmıştır…
Şairin “Zühre-Tahir” destanından başka “Babarövşen” ve “Gülistan” adlı destanlarının mevcut olduğunu edebiyat araştırmacıları tasdik ediyor.
Söz üstadının eserleri hakkında geniş sohbet etmeyi göz önünde tutmadığımız için, şiirleriyle ilgili bazı malumatlar vermekle yetiniyoruz; şairin bugüne kadar toplanabilen şiirlerinin üçte ikisi halk arasında türkü olarak söylenmektedir. Bu bir. İkinci olarak şairin “Zühre-Tahir” ve “Babarövşen” destanlarını düğünde dernekte destancı ozanlar baştan sona okuyup, dinleyicilerin isteklerini yerine getiriyorlar.

Hüdayi Can / Gurbandurdı Geldiyev 
"Kardeş Kalemler"den

Yorumlar

Popüler Yayınlar