Korkunun Renkleri 18

Hıdır Amangeldi
Çeviren: Hüdayi Can

(Önceki Bölüm)

Korku tekrar gözden kayboldu. Murat arabasını durdurdu. Korku uzakta yokuştan çıkarak uzaklaşıyordu. Murat arkasından koştu.
"Dur! Cevap ver, korkağın korkaklığından Korku mesul değilse kim mesul? Sen bunun cevabını vermeyecek idiysen bana niçin göründün?"
Korku, acele etmeden yavaş yavaş yürüyordu. Adımları hafifti. Murat ise soluk soluğa yokuş yukarı zorla tırmanıyordu. Murat vardıkları yerin, köylerinin ilerisi olduğunu anladı. Dönüp geri baktı. Orada, aşağıda kör kuyu duruyordu. Çocuklar da koyun güdüyor. Fakat onlar Mommak ve arkadaşları değildi. Bunlar başkaydılar. Murat soluk soluğa yürürken hem Korku'nun arkasından yetişmeye çalışıyordu, hem de aklından şu fikirleri geçiriyordu:
"Belki onlar Mommak'ın oğulları ya da torunları filandır. Benim küçük oğlum da bu yaşlara ulaşmadı mı? Onlar da aşık oynuyor. Acaba onlar da aşıklarını kuyuya kaçırırlar mı? Dursana. Bilmediğim bir şey var, söylesene... Onlar da aşıklarını kaçırırlar mı? Senin, yanıma gelişindeki asıl niyetin neydi?"
Nihayet, Murat Korku'nun arkasından yetişti. Yetişmesiyle de çevrenin rengi değişir gibi oldu. Bu ne kayanın tepesiydi ne denizin yakası. Murat ömründe görmediği renklerin arasında yüzüyordu. Çevrede biten ağaçlar sanki nurdan yontulmuştu. Onların her tomurcuğu, her filizi parıl parıl parlıyor, güzellikleri gözünü kamaştırıyordu. Uzaktan acayip bir nur görünüyordu. Yoksa etraf karanlık, vakit gece de değildi. Nurun arasında görünen Korku o mülayim tebessümüyle konuşuyordu:
"İnsan korkudan değil, korkaklıktan korkmalıdır. Sen bunların ikisi aynı şeydir sanma. Korkak korkudan korkandır. Gerçek korkuyu yüreğinde taşıyabilmek için Hazret-i Ali'ninki gibi cesur yürek, hakiki iman gerektir. Dinle Çar-yar-ı güzinin en sonuncusu benim için ne diyor: 'Ben herhangi bir şeyden korkuyorum demek konusunda da Allah'tan korkarım.' Evet, Allah'tan korkan insan, başka hiçbir şeyden korkmaz. Hakiki korkudan türeyen bu cesaret namerdin kalbine sığmaz. Miskinler, hamiyetsizler böyle korkuyu taşıyamazlar. Bu sözleri söylemek, sonra da ona göre yaşayabilmek için, gör, nasıl cesaret lazım.
Göktepe savaşı şehitlerini hatırla. O şehitlerin kalbindeki gerçek korkuyu, kafirlerden korkmaktan daha üstün gelen Allah korkusunu anlamaya çalış. Sen o er oğlu erleri silahları sırıkların ucuna bağlanmış makas olduğu için, harp ilminin tekniklerini iyi bilmedikleri için, muasır medeniyete yetişemedikleri için ayıplayabilirsin; ama kimse onlara gözü kapalı ölüme giden körü körüne cesur, düşüncesiz mert diyemez. Onların cesareti akıl erdirememenin, körü körüne ilerlemenin nişanesi değil, iman nurunun nişanıydı. Yüreğinde iman nuru, Allah korkusu olan insan, Cengiz Han gibi kabrin karanlığından korkup; sonsuz diriliğin ilacını aramaz. Ya da bir dinsizin yaptığı gibi, bu dünya çürük, sonu karanlık kabre çıkıyor diye, bohemce bir hayat yaşayıp kendini eğlenceye, içkiye, kadına kaptırıp, bedeni diriyken ruhunu öldürmez. Müslüman ölümü de diriliği sevdiği kadar sever. Onun bütün korkusu, kendini Allah'a teslim etmesi, her nesnede Allah'ın emirlerini görmesiyle def olur. Yüreğinde Allah'tan başkasından korku yüze çıksa, bu körü körüne korkudur. Gerçekten korkulması gereken korku, Allah'tan korkmamaktır. İçinde Allah'tan korkulmadan yaşanan bir dünya hiçbir zaman düzelmez."
Sanki Korku'nun sözleri değişik renklere bürünüyordu. Her neredense uzaktan bir yerden kalplerde hayret kıvılcımları çaktıran bir musıki de Korku'nun sözlerine karışıyordu.
"Cesaretin nasıl bir şey olduğunu benden iyi bilen, onu benden iyi anlayan yoktur. Çünkü o benim evladım. Cesaret benden, gerçek korkudan türemiştir.
Gerçek şefkat de, gerçek sevgi de, gerçek cesaret gibi benden türemiştir. Yalancılıktan korkarsan, doğru sözlülük doğar. Sözünde durmamaktan korkarsan, sözüne vefalılık ortaya çıkar. Hamiyetsizlikten korkarsan, hamiyet gelir. Namussuzluktan korkarsan, namusun uyanır. Bunların hepsinin arkasında gerçek korku vardır. Allah korkusu. O korku da gerçek sevgiyi meydana getirir. Allah sevgisini...
Bazı insanlar böyle gerçek korkuyla yaşayamazlar da işi korkaklığa vururlar. Korkaklığı kurtarıcıları sanır, denize düşenin yılana sarıldığı gibi ona sarılırlar. Bazı insanların yalanı kurtarıcı saydıkları gibi. Yine bazı insanlar vardır ki, korku ne, korkaklık ne, cesaret ne anlayamaz. Karanlık odada yalnız kalan adamın duvarları yoklaya yoklaya kapıyı arayışı gibi yaşar, bu şekilde kapıyı bulamadan da ölür gider...
Ama bir de öyle bir korku vardır ki; Allah benden yüz çevirirse, Allah benden razı olmazsa, o zaman ne yaparım korkusu..."

Yorumlar

Popüler Yayınlar