VARLIKTAKİ YOKLUK / Hudayberdi HALLI

VARLIKTAKİ YOKLUK
Meseller Defterinden
Zalimi Ağlatan Adalet
Horasan’da güçlü bir devlet kuran, demir yumruk altında yakını yabancıyı hükmü altına alan Gazneli Mahmut bir gün nedimleriyle gezintiye çıkmış. Bir ara atını mahmuzlayıp, yanındakilerle arasını açmış.
İşte o anda bir garip kadın güçlü hükümdarın yolunu kesmeyi başarır. Eğer yanında adamları olsa o kadını yaklaştırmayacakları belli. Ama içten talep böyle bir şey işte, eninde sonunda karşına çıkar.
Öfkeli ve zalim hükümdarın önünde bölük bölük ordular, sağlam kaleler, kalabalıklar duramamış da talep durmuş. Ondan kurtulamayacağını anlayan hakim atının dizginini çekip, kadının arzuhalini dinlemek zorunda kalmış.
Dediğine göre onun kocası ölmüş, üç çocuğuyla yalnız kalmış. Çiftçilerin tarlalarından, arta kalan başakları toplayıp, geçimini bununla sağlıyormuş. Bir çiftçi de ona bir sepet üzüm vermiş.
“O üzümü alıp gelirken senin askerlerinden beş Türk çıktı önümden, elimdeki üzümü alıp yediler. Onlara karşı çıkınca da beni dövdüler,” demiş.
Mahmut bu dul kadına “Onu on katıyla geri veririm,” demiş. Kadın kabul etmemiş. Hükümdar altın ya da gümüş teklif etmiş. Kadın ona da razı olmamış:
“Ben bu dediklerini alsam, senin askerlerinin gelip elimden almayacağına güvencem var mı? Hayır, ben sadece adalet talep ediyorum,” demiş.
Yağmacılığın hangi derecelere ulaştığını ve bir dul kadıncağızın isteğini yerine getiremediğini anlayan padişah, içinin yangınıyla birden öfkelenmiş, yüksek sesle bağırmaya başlamış.
“Ben adaleti nereden bulayım?! O yok! Ben Hindistan’ı on yedi kez yağmaladım. İran’ı, Horasan’ı, Maveraünnehr’i fethettim. Altın gümüş, güç kuvvet topladım, on bin sanatkarı, Hint fillerini sarayıma getirdim. Adaleti ise bulamadım. O bu dünyada yok,” demiş ve o gün o kadının önünde ağlamış. Bin yıl önce yaşanan bu vakayı Mahmut’un başkentinde, onun ölümünden sonra yaşayan büyük sufi Ebu’l-Mecd Senâî rivayet ediyor.
HUDAYBERDİ HALLI
Özgün metinden aktaran:
HÜDAYİ CAN
Meseller Defterinden
Zalimi Ağlatan Adalet
Horasan’da güçlü bir devlet kuran, demir yumruk altında yakını yabancıyı hükmü altına alan Gazneli Mahmut bir gün nedimleriyle gezintiye çıkmış. Bir ara atını mahmuzlayıp, yanındakilerle arasını açmış.
İşte o anda bir garip kadın güçlü hükümdarın yolunu kesmeyi başarır. Eğer yanında adamları olsa o kadını yaklaştırmayacakları belli. Ama içten talep böyle bir şey işte, eninde sonunda karşına çıkar.
Öfkeli ve zalim hükümdarın önünde bölük bölük ordular, sağlam kaleler, kalabalıklar duramamış da talep durmuş. Ondan kurtulamayacağını anlayan hakim atının dizginini çekip, kadının arzuhalini dinlemek zorunda kalmış.
Dediğine göre onun kocası ölmüş, üç çocuğuyla yalnız kalmış. Çiftçilerin tarlalarından, arta kalan başakları toplayıp, geçimini bununla sağlıyormuş. Bir çiftçi de ona bir sepet üzüm vermiş.
“O üzümü alıp gelirken senin askerlerinden beş Türk çıktı önümden, elimdeki üzümü alıp yediler. Onlara karşı çıkınca da beni dövdüler,” demiş.
Mahmut bu dul kadına “Onu on katıyla geri veririm,” demiş. Kadın kabul etmemiş. Hükümdar altın ya da gümüş teklif etmiş. Kadın ona da razı olmamış:
“Ben bu dediklerini alsam, senin askerlerinin gelip elimden almayacağına güvencem var mı? Hayır, ben sadece adalet talep ediyorum,” demiş.
Yağmacılığın hangi derecelere ulaştığını ve bir dul kadıncağızın isteğini yerine getiremediğini anlayan padişah, içinin yangınıyla birden öfkelenmiş, yüksek sesle bağırmaya başlamış.
“Ben adaleti nereden bulayım?! O yok! Ben Hindistan’ı on yedi kez yağmaladım. İran’ı, Horasan’ı, Maveraünnehr’i fethettim. Altın gümüş, güç kuvvet topladım, on bin sanatkarı, Hint fillerini sarayıma getirdim. Adaleti ise bulamadım. O bu dünyada yok,” demiş ve o gün o kadının önünde ağlamış. Bin yıl önce yaşanan bu vakayı Mahmut’un başkentinde, onun ölümünden sonra yaşayan büyük sufi Ebu’l-Mecd Senâî rivayet ediyor.
HUDAYBERDİ HALLI
Özgün metinden aktaran:
HÜDAYİ CAN
Yorumlar
Yorum Gönder