GURBANNAZAR EZİZOV


( 1940 – 1975)

Şair Gurbannazar Ezizov, 1940 yılının mart ayında bir öğretmen ailesinin tek çocuğu olarak Aşkabat şehrinin Büzmeyin köyünde dünyaya gelir. Babası Aziz Hümmedov II. Dünya Savaşına katılır.  Cepheden döndükten sonra da öğretmenlik yapar. Sonra ailevi sebeplerle Türkmenistan’ın çeşitli yerlerinde yaşarlar. 1959 yılında liseyi bitirir ve yine aynı yıl Türkmen Devlet Üniversitesi’nin filoloji bölümüne girer. 1955 yılından itibaren dergilerde, gazetelerde şiirleriyle boy göstermeye başlar. Üniversite yıllarında ise kendini tamamen edebiyatın içinde bulur. Ölünceye kadar, değişik gazete ve dergilerde çalışır. 1975 yılında aklını yitirmiş bir asker kaçağının serseri kurşunları altında can vereceği ana kadar gece gündüz “Benim Şi’riyetim” dediği şiirleriyle beraberdir.
Gurbannazar Ezizov, Türkmen edebiyatının önemli kilometre taşlarının biri. Çağdaş Türkmen şiirinin öncü şairlerinden. Kısacık ömrüne azımsanamayacak sayıda güzel şiiri sığdırabilmiş. O, şiirlerinde hüznü ve sonbahar mevsimini çokça misafir eder. Hayata bağlılık, tabiatla iç içe yaşamak, işlediği diğer temalardan. Zamanında, yeni söyleyiş tarzı, eski tenkitçilerin hoşuna gitmemiş, şiirlerinden tercüme kokusu gelmekle suçlanmış. “Yazılmadık Şiirleri”nin ya da yazılamayan, söylenemeyen duygularının ısdırabıyla yaşamış. Bazen de yazabildikleri basılmamış. Onun ömrünün meyvesi olarak kabul edilen şiir kitabı “Serpay”. Daha sonra hemen hemen bütün şiirlerini içeren eşi Halnabat Ezizova’nın hazırladığı “Serdarım” basılıyor. Şair dostu Ahmet Gurbannepesov da 1995 yılında bir cildi daha önce çıkmış eserlerinden seçmeleri içeren, ikinci cildi basılmayan ya da kitap haline getirilmeyen eserlerini içeren iki ciltlik kitabını hazırlıyor. İlk cilde “Eserlerinden Seçmeler” adını verirken, ikinci cilde şairin bir şiirine atfen “Çıkmayan Kitabım” diyorlar.
Gurbannazar Ezizov’a şiir ve poemleri için 1972 yılında Türkmenistan Gençler Birliği Ödülü verildi. Vefatından sonra da (1980) “Serpay” adlı şiir kitabına Türkmenistan’ın en değerli ödülü olan Mahtumkulu ödülü verilir.
Gurbannazar Ezizov, akranları arasında dünya edebiyatını en iyi bilen, yakından takip edenlerden biriydi. O daha orta öğrenimini tamamlamadan bir üniversite öğrencisinin okuyabileceğinden fazla kitap okumuştu. Rus dilini çok iyi bildiği için Avrupa’da görülen edebi gelişmeleri en ince ayrıntısına kadar takip edip anlardı. Şairin olağanüstü okuma zevkiyle fıtri yeteneği birleşip, şiirde yeni bir üslup ve yol açmak düşüncesine cesaret vermişti. Her yenilik büyük zorluklara göğüs germeyi gerektirir, bir bakıma, artık iyice kemikleşmiş geleneği yıkmak gibi çok su götürür bir yolda mücadele etmeyi de beraberinde gerektirir.
Bu durum Ezizov için de kolay olmadı, hatta ona Avrupa şairlerini tercüme edip kendi ismiyle yayınlayan genç şair gözüyle bakanlar bile oldu. O günün  basınında onun şiirleri hakkında bir çok olumsuz değerlendirmeler yayınlandı.
Altmışlı yılların ortalarında R. Rojdevenskiy, Y. Yevtuşenko, A. Voznesenskiy, Bela Ahmadullina gibi kabiliyetli genç Rus şairler yenilik olarak tanınıp, onların eserleri de bütün Sovyet basınında ağır bir şekilde eleştiriliyordu. Bu yeni hava Ezizov’a moral verdi. Tüm bu dedikodular onu doğru bildiği yoldan çevirmedi. Neticede, bir şair için en değerli şeyi, Gurbannazar Ezizov’un tarzı, Gurbannazar Ezizov’un üslubu şeklinde bir düşüncenin oluşmasını başardı.
Üniversitede okurken şairin edebi yaklaşımlarını destekleyip, onu belli bir derecede kem gözlerden, dedikodulardan koruyan, ona hep manevi destek veren hocası, daha sonra dostu olan şair Halil Kuliyev’di.
Şair  “Nesiller poeması” adlı bir tiyatro eserini de yazdı. Bu drama uzun yıllar Türkmen sahnesinden düşmeyerek şairin adına büyük itibar getirdi.
Gurbannazar Ezizov daha çocukluk yıllarında gümüş ustalığıyla da ilgileniyor, boş zamanlarında millî takılar yapıyordu. Onun en çok sevdiği şairler arasında ilk sıraları Mahtumkulu, A. S. Puşkin, Nazım Hikmet, Pablo Neruda gibi şairler alıyordu.













Yorumlar

Popüler Yayınlar